Çanakkale Savaşı’nda Toplam Kaç Kişi Öldü? Bir Hatıra Üzerine Duygusal Bir Yolculuk
Giriş: Bir Savaşın Ardında Kalan Sessizlik
Kayseri’de, bir öğle vakti, pencerenin dışındaki yağmur damlalarının oluşturduğu melodiyi dinlerken, aklım bir anda Çanakkale Savaşı’na gitmişti. O kadar derin bir sessizlik vardı ki, sanki geçmişin acıları bir anda etrafımı sarıp beni içine çekmişti. O an düşündüm, Çanakkale Savaşı’nda toplam kaç kişi öldü? Gerçekten bu kadar büyük bir savaşta kaç hayat sonlanmıştı? Bir yanda tarihteki bu devasa kayıp, diğer yanda hayatta kalmayı başaranların hafızasında o ölümler nasıl bir yankı bırakmıştı? Ve bir kez daha hissettim ki, savaşların acımasızlığı, insan ruhunda kalıcı izler bırakır.
Ama ben, bu yazıyı yazarken sadece rakamlara odaklanmak istemiyorum. Çünkü bu sadece bir sayı değil; bu, bir ülkenin, bir halkın yaşadığı derin bir acıdır. Birçok kişi ölmüştü, ama her ölümün arkasında bir yaşam, bir hikâye vardı. Ve ben de bu hikâyelerden birine, belki de hayali bir kahramana odaklanmak istiyorum. Bu yazıda, sayılara takılmadan, bir insanın gözünden savaşın anlamını hissetmeye çalışacağım.
Savaşın İlk Anı: Bir Genç Adamın Son Sözleri
Bir gün, bir arkadaşım bana eski bir asker mektubunu okumuştu. Bir asker, annesine yazdığı son mektubunda, düşmanın ilerlediği sırada, o sıcak, yorgun, ama bir o kadar da umut dolu anı anlatıyordu. “Beni düşünme anne, ben buradayım, hep bir yürek, bir aradayız. Ben ölüme bakarak yürüdüm, ama senin için yaşadım, senin için devam edeceğim,” diyordu.
Birden gözlerim doldu. O mektuptaki genç adam, belki de benim yaşımdaydı. Genç, hayatının baharındaki, umut dolu bir insan. Ama ölüme doğru giden bir yolculuk yapıyordu. O an, savaşın sadece askerlerin değil, tüm insanların hayatlarını nasıl yıktığını düşündüm. Çanakkale Savaşı’nda toplam kaç kişi öldü, diye sorarken, bu sorunun sadece rakamlardan ibaret olmadığını bir kez daha hatırladım. Çünkü her bir ölü, bir aileyi, bir dünyayı kaybetmişti.
Savaşın ilk anları, o mektubu yazan gencin son sözleri, bana çok şey anlatmıştı. “Beni düşünme anne,” demişti. Ama bu sözün acısı, o kadar ağır ki! O genç adam ölmüştü, ama arkasında bıraktığı kelimelerle, milyonlarca kalbe dokunmuştu.
Bir Gece Yarısı: Kaybolan Yüzler ve Çanakkale’nin Sessizliği
Bir gece, yine Kayseri’de yalnız başıma otururken, Çanakkale’ye dair hayallerim gözümde canlanmaya başladı. O anı, o yeri hissetmek, bir saniye olsun orada olmak istedim. Bir sürü insan, topraklarının üstünde, sıcak kumsallarda birbirine sarılıp, belki de birbirine güvenerek ölmüşlerdi. Çanakkale’nin sessizliği sanki üzerimdeki tüm acıları alıp götürüyordu. Ama o sessizliğin içinde, kaybolan yüzleri düşündüm. O gencin, annesine yazdığı mektubu okurken hayal ettiğim o yüzleri. Bunu düşündükçe, acıyı daha çok hissediyorum.
Çanakkale Savaşı’nda toplam kaç kişi öldü diye düşündüğümde, sadece rakamlar geliyordu aklıma: 250 bin insan, ama bu sayı bana sadece bir istatistik gibi geliyor. Her bir ölü, farklı bir hayat, farklı bir umut taşır. Kim bilir, belki o kaybolan yüzlerden bazıları hayatta olsaydı, yaşamları nasıl şekillenecekti? Belki de evlerinde çocukları, eşleri vardı. Belki bir gün, bir köyde bahar mevsiminde çiçekler açarken, bu askerlerin torunları o çiçeklerin üstünde oynamaya başlayacaklardı. Kim bilir?
Ama işte, hayatta kalanlar bu ölümlerle her gün bir arada yaşadılar. O yüzler kayboldu ama, hayat devam etti. O kaybolan yüzler, hafızalarda yaşadı, belki de her bir toruna bir öğüt gibi kaldılar. Savaşın sona erdiği gün, o gün kaybolan yüzler değil, sadece askeri bir zafer ya da yenilgi kazanıldı. Ama kaybolanların hatıraları, hala canlıydı.
Sonra Ne Oldu? Bir Hayal Kırıklığı
Ve şimdi, 25 yaşındayım. Çanakkale’den çok yıllar sonra, bu toprakların üstünde yaşıyorum. Ama bazen hayal kırıklığına uğruyorum. Çünkü bir şeyin farkına varıyorum: Savaşların sonrasında yaşadığımız hayat, sadece kayıplarla değil, aynı zamanda bu kayıpların etkisiyle şekilleniyor. Çanakkale Savaşı’nda toplam kaç kişi öldü diye sorarken, bir an kendi geçmişimi, ülkemi, tarihimi düşünüyorum. O kadar büyük bir acı yaşanmış ve sonunda… Sonunda kaybolanlar, ölmemiş gibi hissediyorum. Ama ne kadar zamanda bu kayıpların, bu ölümlerin etkileri gerçekten yok olur? Gerçekten bu acıyı, bu kayıpları unutmak mümkün mü?
İçimde bir şey sormak istiyorum: “Neden savaş?” Bir yanım hep bu soruya takılıyor. Ama cevap bulamıyorum. Bir insanın hayatını, bir ülkenin geleceğini, savaşlarla karartmak, nereye varır?
Sonuç: Hafızadaki Kayıplar ve Acılar
Çanakkale’de ölen 250 bin insanı sayarken, aslında sayıların ötesinde çok şey kaybettiğimizi fark ediyorum. O gencin annesine yazdığı mektup, geriye kalan tek şey. Her ölüm, bir kayıptır. Ve bu kayıpların ardında sadece bir sayı değil, bir yaşam, bir hikâye vardır. Savaşın acımasız yüzü, sayılarla ölçülemez. Her bir ölüm, bir insanın, bir annenin, bir babanın yüreğindeki boşluktur.
Ve ben, Çanakkale Savaşı’nda toplam kaç kişi öldü sorusunun, sadece bir soru değil, bir halkın, bir toplumun, bir milletin hafızasında sonsuza dek yaşayacak bir cevapsızlık olduğunu düşünüyorum.